Wednesday, December 21, 2016

İhtiyaçlar Hiyerarşisine Hapsolmak


Klasik söylemde denir ki, bir insanın biyolojik temel ihtiyaçları karşılanmadıkça, daha duygusal ve daha entelektüel ihtiyaçlarına sıra gelmez. Eğer bu psikolojik teorinin öngördüğü şekilde bir hayata sahipseniz, karnınız doyup temel güvenliğiniz sağlanmadıkça sevgi-saygı denen şeylerle alakanız olamaz. Sevgi ve saygı ortamına kavuşmadıkça da, kendini gerçekleştirme denen ileri insani tavırları veya işleri sergileyemezsiniz. Bu anlayışa göre, tefekkür dediğimiz, insanı hayvan olmaktan ayıran önemli bir unsurun ortaya çıkması için, öncelikle hayvansal yönlerinizin tatmin olması gerekiyor. Pekiyi, hayat, bu öngörüyü doğruluyor mu?


Bu soruya cevap ararken, şunlara bir bakın.

Aşağıdakilerden hangisi, ortalamada daha az bencildir?
A- Zenginler        B- Orta direk       C- Fakirler

Aşağıdakilerden hangisi, ortalamada tefekküre daha açıktır?
A- Zenginler        B- Orta direk       C- Fakirler

Aşağıdakilerden hangisinin ileriye yönelik hayalleri vardır?
A- Zenginler        B- Orta direk       C- Fakirler

Bu sorular listesi uzatılabilir fakat verdiğiniz cevaplarda göreceksiniz ki temel ihtiyaçların karşılanması önemli olmakla birlikte, insanı insan yapan özelliklerin ortaya çıkmasını gerektirmiyor. Yani, "param var, karnım tok, herhangi bir kaygım-idealim yok, e n'apiim o zaman? Bari tefekkür edeyim" gibi bir saçmalık söz konusu değil. Aksine, "e artık param da olduğuna göre, daha fazla nasıl kazanırım" eksenli projeler  veya "herhangi bir kaygımız olmadığına göre hadi eğlenelim; daha fazla/farklı nasıl eğleniriz" vs. sözkonusu oluyor genellikle. Bu mu kendini gerçekleştirmek? Bu mu insanlık?

Tarihe baktığınızda, ve hatta halen hayatta olan insanlara baktığınızda, temel ihtiyaçları tam karşılanmamış olsa bile gerek kendi gerekse insanlık adına büyük idealler peşinde koşan insanlar görürsünüz. Bunların sayısı da aşırı olmasa da az da değildir. Dahası, bugünü bugün yapan önemli adımlar, geçmişten günümüze böyle kendinden geçmiş veya kendini aşmış insanların sırtında atılmıştır. Ve bunlar da, ihtiyaçlar üçgenini tepetaklak eden donelerdir. Neden, nasıl?

Çünkü insanı insan eden asıl unsur iradedir. Biyolojik olarak kendi haline bırakılmış bir organizma, karnını doyurup, güvenliğini sağlayıp cinsel kaygılara kanalize olabilir ama insan olan bir insan, biyolojik güdülere rağmen, ihtiyaçlar üçgeninin neresinde olursa olsun, kendini gerçekleştirmek adına adımlar atabilir. Ki Kuran'a baktığımızda da tam olarak bizden istenen budur.


Gerek zorluklarla dolu Mekke döneminde (örneğin 2/164) gerekse nispeten daha rahat Medine döneminde (örneğin 59/19-21) tefekküre yönlendiren ayetler inmiştir. Yani, "hele Müslümanların karnı doysun, güvenlik ihtiyaçları karşılansın, sonra tefekküre de sıra gelir" değil! Aksine, içinde bulunduğunuz maddi ve sosyal koşullardan bağımsız olarak, sizi bir Müslüman yapan şey, tefekkürü iradi olarak kendinize iş edinmeniz ve bunu her şartta devam ettirmenizdir. Ya da daha genel ifadesiyle, sadece tefekkür değil, insanı insan yapan bütün özellikleri ve işleri, icabında kendinize rağmen hayata geçirmenizdir.

Bu noktada, Haşir suresindeki fedakarlıkla alakalı ayetin (59/9) indirilmesine vesile olan olay hatırlanabilir. Bizzat kendi ve ailesinin ihtiyacı olduğu halde günlerdir açlık içinde olan muhacir kardeşinin karnını doyurmayı tercih eden ve bundan dolayı da herhangi bir pişmanlık duymayan kişi ve ailesi, o gecenin sabahında Yüce Yaratıcı tarafından, kıyamete kadar okunmak üzere tarihe kaydediliyor.

Uzun sözün kısası, "açken siz, siz değilsiniz." O yüzden sadece midenizin değil, aklınızın ve kalbinizin açlığını da dikkate alın, hayat şartları sizi ihtiyaçlar hiyerarşisindeki gibi bedeninizin alt kısımlarına hapsetmeye çalışsa da...




No comments:

Post a Comment