Thursday, August 11, 2016

Peygamberlere İlk İman Eden Kişiler


Her ne kadar diğer dinlerin tarihlerinde kayıtlar çok net olmasa da İslam tarihinde insanların imana geliş sırası oldukça iyi bilinir. Fakat burada bahsetmek istediğim konu kronoloji değil, hatta sadece Muhammed AS da değil; bütün peygamberler!


Daha başta diğer dinlerin kayıtlarında netlik olmadığını söylemişken bütün peygamberler genelinde nasıl konuşabiliriz, değil mi? Aslında değil. Zaten o yüzden bu yazıyı yazıyorum.

En detaylı bilinen hikaye olan son peygambere peygamberlik vazifesinin gelişini beraber gözden geçirelim. Halk arasında saygın, ahlaklı, iyi görünümlü biri... Aklı başında ve ticaretle meşgul. Fakirlere, yetimlere, zulme uğrayanlara yardıma koşuyor. O devrin şartları itibariyle temel öğrenmesi gereken her şeyi bilen ve ama okuma-yazması olmayan, dolayısıyla da kitaplarla ve alimlerle yolu çok kesişmeyen biri... Göstergeler tamamen normal.

Bu gayet normal kişi, 40 yaşına geldiğinde Hira Mağarası'nda uzun inziva dönemlerine başlayıveriyor ve günlerden bir gün o meşhur ilk vahiy hadisesi oluyor. Aklı başında her insan gibi o da korkuyor ve hatta acaba kendisine cin vs. mi musallat oldu diye endişelenip sorgulamaya başlıyor. (Bu konuyla alakalı, agnostik bir yahudi olan Lesley Hazelton'ın benzer bir incelemesi için tıklayın.) O noktada Hz. Hatice ve onun kuzeni Varaka bin Nevfel kendisini teselli ve teskin ediyorlar.

İlk vahiy hadisesi öncesinde dağın taşın kendisine selam vermesi gibi garip bir gerçek varken, düşünmekten, sorgulamaktan vazgeçer mi, o düşünce insanı? Magazin haberi okuma rahatlığı içerisinde, son peygamber olduğunu kabullenebilir mi? Dahası, eğer ortada bir peygamberlik ve Allah ile bağlantı söz konusuysa, bu haberleşmenin devamının gelmesi gerekmez mi? Hikayenin devamını bilen bizler için cevap basit: "devamı gelmiş zaten." Ama o sırada her şey henüz yaşanıyorken, vahiy meleği bir daha gelip gelmeyeceğiyle alakalı hiç bir bilgi vermemişken, etraftaki insanlar "ne o? cinin seni terk mi etti?" derken, bütün o sorular, insanın kafasının içinde nükleer bomba tesiri yapar.

Şimdi bir deney yapalım. Kendinizi o devirde düşünün. Putperest bir toplumda, ataerkilliğin hakimiyetinde, her tür ahlaksızlığın normal olduğu bir hayattasınız. Takdir ettiğiniz bir insan bir gün çıkıyor ve her şeye karşı duracak bir şeyler söyleyecek oluyor. Ama bizzat kendisi hakkında şüpheleri var! Ona inanır mısınız? İnanıp o insan uğruna risk alır mısınız?

O zaman, her şeyden ve herkesten önce en önemli mesele, peygamberin kendisinin peygamber olduğuna iman etmesidir. Hz Muhammed için bile Miraç hadisesinin gerçekleşip Allah'la bizzat görüşmesi, peygamberliğin gelişinden çok yıllar sonra olmuştur. Dolayısıyla onun için de "gayba iman" imtihanı geçerli olmuştur.
"Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de " (Bakara 285)
Detayıyla bildiğimiz bu hikayeyi referans alıp diğer peygamberlerin durumlarını da anlamaya çalışabiliriz. Her peygambere ilk iman eden, bizzat kendisidir (örneğin: Enam 163). Ve bu iman öyle hayâtîdir ki Hz İbrahim, Allah'tan rica etmiştir ölümden sonra dirilmeyi kendisine göstermesi için (Bakara 260). Bundan dolayıdır ki Hz Musa ve Hz Harun, Firavun'un önüne gitmeden evvel içlerindeki korkuyu Rabb'lerine açmış ve O'ndan metanet ve inayet istemişlerdir (Taha 43-52).

Kendisinin peygamberliğine imanı, böylece Allah tarafından takviye edilen bu seçkin insanlar, daha sonra başkaları için de hidayet vesilesi olmak için işe koyulmuşlardır.




No comments:

Post a Comment