Thursday, January 26, 2017

Günahın Faydaları


TED konferansındaki "Hatalı Olmak Üzerine (On Being Wrong)" başlıklı konuşmasında Kathryn Schulz, bir soru ile açılış yapıyor. Orada bulunan insanlara soruyor, hatalı olmak nasıl hissettirir insana diye. Herkesten cevaplar geliyor: "utanç verici, küçük düşürücü, can sıkıcı, vs." Bu cevaplar üzerine Kathryn devam ediyor: "Evet, bunların hepsi geçerli ama sadece hatalı olduğunuzu anladığınız zaman..."

Bu girişten sonra da meşhur Road Runner çizgi filmindeki, ve başka çizgi filmlerdeki, sahneyi hatırlatıyor. Bir karakter diğerini kovalarken uçurumun kenarından koşup geçer ve havada koşmaya devam eder, ta ki boşlukta olduğunu anlayana kadar. O ana kadar hiç sorunsuz havada koşarken, boşlukta olduğunu farkeder etmez düşmeye başlar. İşte hatalı olmak, hatasının farkında olmayan insan için böyledir; yani haklı veya doğru olmaktan farksızdır. Boşlukta olduğunu anlayana kadar sorunsuz gider, ama anladığı an, geri dönüşü olmayan bir düşüş başlar.


Hayat içerisinde biz insanlar da farklı şekillerde günahlara girebiliriz. Fakat bir günahı, bizim bilincimizde günah yapan, onu gerçekten öyle tanıyıp ondan kaçınmamız, eğer bulaşırsak ondan kurtulmak için gösterdiğimiz heyecan ve gayrettir. Eğer bu bilinç, heyecan ve gayret yoksa, kendi bilincimiz itibariyle günah günah değildir. Yani günaha, günah diye bakmadığımız için, onu normal veya sevap diye görüyoruzdur.

Tabi ki bizim kendi iç dünyamız itibariyle yaşadığımız bu aldanma, günahın zararlarını sıfırlamaz. Biz farkında olmasak da o günahın zararları birikir, birikir. Eğer patlama noktası gelmeden farkına varıp geri adım atarsak, o zararlardan da kurtulmak veya en azından onları azaltmak mümkün olur. Ama patlama noktasını geçtiysek, bu farkındalık fayda getirmez. Uçurumun kenarını çoktan geçmişizdir çünkü...


Benim bahsetmek istediğim, iş işten geçtikten sonraki zamanlar değil. Onun öncesine ait iki ana soru etrafında kafa yormak istiyorum. İlki, helallerin haramlaşması haramların helalleşmesi gibi bir durumda, nasıl psikolojik ve sosyal koşullar bizi beklemektedir? İkincisi, gerçekten günah olan bir şeye bulaşırsak, bu halden minimum zarar ve maksimum fayda ile kurtulmak mümkün mü?

İnsanlar için gerçekten iyi olan şeyler, her zaman onların akıllarına, nefislerine veya gururlarına uygun gelmeyebilir (Bakara 2/216). Bu durumda oluşabilecek tepkilerden biri, insanın kendini değiştirme yoluna gitmesindense o "iyi" şeyi deforme etmesidir. Bunu da ya kişisel psikolojisi ile şuuraltından yapar ya da toplumsal olarak değeryargıları geliştirerek yapar: ayıp!, el alem ne der! rezil oluruz! insanların yüzüne nasıl bakarım! Aslında bu iki mekanizma, yani kişisel ve sosyal yargıların oluşturulması, iyi yönde de kullanılabilecekken şu an baktığımız durum için, kötü yönde kullanılmaktadır. Kendimize değiştirmemizi, geliştirmemizi  işaret eden hayat koşulları oluştuğu halde biz, devekuşu gibi kafamızı kuma sokup o koşulları görmezden geliyoruzdur. Peki sonra n'oluyor?

Aradan geçen zamanla birlikte, kültürel olarak insanların kendi rahatları ve nefsanî değeryargıları doğrultusunda oluşturdukları sosyal yapı ve bunu korumak için uyguladıkları sosyal baskı nedeniyle helallerin haramlaşması ve haramların helalleşmesi söz konusu oluyor. Ve sahneye çok sonradan çıkan bizlere, bazı şeylerin günah olduğu veya onlardan günahmışçasına kaçınmak gerektiği öğretiliyor. Dini açıdan baktığınızda ise bunların bir kısmı gerçekten öyle bir kısmı ise tamamen insanların kendi kültürlerine din kılıfı giydirmeleri. Bu durumda da, bizim günah zannettiğimiz bazı şeyler aslında helal olabilir.


Fakat o helalden, sanki günahmış gibi sakındığımızdan dolayı, ona karşı bir açlık geliştireceğizdir. Dahası, o "günaha" bulaştığımızda da, o fıtri açlığımız tatmin olduğu için aslında kendi kendimize yaptığımız zulümden geri adım atmış olacağız. Böylece, bu "günahtan" gördüğümüz faydadan ve onu takip eden rahatlamadan dolayı da "tevbe etmek" için içimizde ciddi bir pişmanlık hissetmeyeceğiz. Aksine, o "günahı" daha fazla yapmak isteyeceğiz. Dahası, o günah kisvesine sokulmuş helal, toplumdaki günahkar, ahlaksız veya sapık insanların elinde bir alet konumuna düştüğünden, onu daha fazla yapma isteğimiz bizi kötü insanların ağına düşürecek.

Özetlemek gerekirse, toplumsal değeryargılarının dini kıyafetler giymesi durumunda oluşan yapay dini olgular, bizi kişisel olarak ve toplumsal olarak Allah'tan uzaklaştırabilir. Böyle bir konuma düşmemenin veya kurtulmanın çaresi var mı? Meseleyi bu şekilde ifade edince, aslında başlangıçta ifade ettiğim ikinci soru ile, yani bir günaha bulaşınca minimum zararla veya maksimum fayda ile kurtulmak mümkün mü sorusuyla, eşanlamlı hale geliyor. Neden mi? Çünkü Allah'ın helal kıldığını haram kılmak (Maide 5/87, Tahrim 66/1, Araf 7/32) veya haram kıldığını helal kılmak (Tevbe 9/37, Bakara 2/275) bizatihi günahtır.


Günahı günah olarak kabul etmek, aynı zamanda öldükten sonra hesap gününe ve cennete-cehenneme inanmayı da beraberinde getirir; yoksa niye huzursuz olasınız ki? Kendini akıntıya kaptırmış olan bir insan, toplumsal normlara uygun olan ama günah olan bir iş yaptığında, kendini garip hissetmesi için hiç bir dış etmene maruz kalmaz. Böyle bir kişiye mesele hatırlatıldığındaysa, tabi eğer az da olsa imanı varsa, "bu devir böyle gerektiriyor, öyle şeyler geçmişte kaldı" mealinde bir cevap verecektir. Kendisine cehennem hatırlatıldığında ise, Allah'ın rahmetinden dem vuracaktır ya da topu taca atmak babından "karıştırma şimdi cehennemi, benim kalbim temiz; ben nice dindarlar tanıyorum ki..." karışımı bir şeyler döşeyecektir. Bunlar haddizatında yanlış şeyler de değildir. Allah kimseye taşıyamayacağı yük yüklemez (Bakara 2/286) ve güzel ahlak dinin özündedir (Muvatta, hüsnül halk 8). Fakat kişinin, bulunduğu çukuru kabullenmesi de makbul değildir (Yunus 10/7, Nisa 4/97).

Günahı günah olarak görmeyen için o bir bataklık olsa da, onu kurtulunması gereken bir şey olarak gören için de bir kurtuluş vesilesi olabilir. Zaten insanlar günah işlediklerinden ziyade tevbe etmediklerinde ağır yük altında kalırlar. Fizyolojik olarak da bir günaha bulaştığının farkında olarak günaş işleyen kişinin nabzı artar, vücudda adrenalin hormonu salgılanır, tam bir ya savaş ya sıvış (fight or flight) altyapısı oluşur. Sorun şu ki, eğer yaptığınız şey, toplumsal etkilerden dolayı haram kıyafetine sokulmuş bir helalse, sonradan içinizde bir zıtlık hissedersiniz. Bir yandan günah diyip uzak durmaya çalışıyorsunuz, bir yandan da aklınız, kalbiniz o tecrübeyi gözlüyor.

Bu yazıyı yazmaktan maksadım, dile getirdiğim soru ve sorunlara çözümler sunmak değil. Daha ziyade onların varlığını dile getirmek ve insanların bunların farkına varıp gerek kişisel dünyalarında gerekse kendi çevrelerinde bu mevzularda değişiklik ve yenilenme arayışına girmelerini sağlamak. Bununla beraber söylemeden edemeyeceğim bir mesele de yok değil.

Bugünlere gelişimizin arkasında olan ne gibi psikolojik ve sosyal olgular varsa, onlar kendilerini değiştirmedikçe kurtuluşumuzun reçetesi olamaz diye düşünüyorum. Zaten bu çukurdan çıkamayıp öğrenilmiş çaresizliğe gömülmemizin nedeni onlar. Bu bağlamda, Allah'la irtibat adına hayatında bir şey bulunmayan ilahiyatçılarla, şekilcilikten ve bağnazlıktan kurtulamayan dindarlarla ve her şeye mutlaka, net ve kesin bir fetva bekleyen bizlerle bu işin içinden çıkılabileceğini sanmıyorum. Doğrusunu Allah bilir.







No comments:

Post a Comment