Thursday, November 10, 2016

Karikatür Krizleri Hakkında


Ya bir yerlerde müslümanlara atfedilen bir şiddet olayının ardından ya da öyle bir olay olmaksızın genel müslüman imajından dolayı, basılı medyada nahoş yayımlar çıkabiliyor. İslam'ı temsil ettiğini iddia eden azınlık grupların yaptıkları yıkımlardan dolayı hem barış dini olan İslam'ın imajı zedeleniyor hem de dünyanın her yerindeki müslümanlar hakkında önyargılar şiddetleniyor. Bu reel ve potansiyel tehlikeler karşısında, Kuran'a bakarsak, Rabbimiz şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir." (Maide, 105)
Yani, var olan tehditleri savuşturmak ve gelecek olabilecek daha başka krizleri önlemek adına yapılacak en öncelikli şey, karşı atağa kalkmak değil, kendimizi düzeltmek. Eğer karikatür krizleri ardı ardına geliyorsa, demek ki müslümanlar olarak kendimizi düzeltmemekte ısrar ediyoruz, bu ayete göre. Haddi zatında, aynı noktaya referans veren bir başka ayette de, konuyu çok daha farklı noktalara bağlayan ipuçları görüyoruz:
"Allah'tan başka yalvarıp yakardıklarına (taptıklarına) sövmeyin; sonra onlar da haddi aşarak bilmeksizin Allah'a söverler." (Enam. 108)
Yani, eğer sizin mukaddeslerinize o veya bu şekilde sataşılmasını istemiyorsanız, siz de başkalarının mukaddeslerine veya hayati değer verdikleri şeylere sataşmayın. Bu ayetin, yukarıda da dile getirilen ayetle ortak yanı anlaşılıyor. Ve bu bağlamda taşkınlıklara kapılıp daha fazla şiddet ve yıkım işleyen insanların yaptıklarının yanlışlığı aşikar hale geliyor. Fakat meselenin bir de derini var.

Olgun veya medeni müslüman olduğunu düşünen insanların karikatür krizleri sırasındaki tepkileri genelde şu eksendeydi: "İfade hürriyetine diyeceğimiz yok ama mukaddeslere laf etmek kabul edilemez." Yani, insanların veya basın kuruluşlarının bu noktada otosansür uygulamasını istiyorlardı. Peki bu istek, Kuran'la bağdaşıyor mu?



Öncelikle, müslümanlarla genel manada dalga geçen kafirlerle, Kuran da dalga geçiyordu. Mesela:
"Allah'ın ayetlerini inkar edip haksız yere peygamberleri öldürenlere, insanlardan, doğruluğu emredenlerin canlarına kıyanlara gelince: Onları elemli bir azapla müjdele." (Ali İmran, 21)
Bu ayetteki kelime sırası doğru okunursa aslında şöyle der: Müjdele onları, acı bir azapla. Dolayısıyla kafirlerin sözlü sataşmaları karşısında, "karşılıklı susturmaca" değil, aksine, şiddet içermemek kaydıyla sözlü atışma kapısı açık bırakılıyor. Bunun nedeni ne olabilir? Pek çok hikmeti olabilir ama bir tanesine ışık tutmak için şöyle bir enstantane düşünün. Trafikte gidiyorsunuz. Solunuzdaki araç hafifçe ilerleyip aniden önünüze kırıyor, ve işaret de vermeden aniden yavaşlayıp sağ tarafta bir sokağa giriyor. Şimdi bu anda, arabalardan çıkıp dövüşmek mi yoksa o sürücünün arkasından bir küfür savurmak mı daha ehven? Dürüst olun!



Aynı şekilde, her ne kadar hoş olmasa da insanların ifadelerine yansıyan bazı aşırılıklar, aslında gerçek şiddetin patlamaması için düdüklü tencerenin düdüğünün açılması gibi vazife görmektedir. Bu da, genel manada barışın korunması adına önemlidir. Yani, ana konuya dönersek, İslam adına işlendiği iddia edilen terör veya başka şiddet olaylarına maruz kalan toplumların karikatür veya başka yazılara yansıyan nahoş ifadelerini susturmaya çalışmak, her ne kadar medeni görüntüde de olsa, aslında doğru değil. Çünkü Kuran, ifade hürriyetinin kısıtlanması yönünde bir tavsiye sunmuyor bize.

Nasıl ki bir aile içerisinde ara sıra tartışmalar vs. olsa da en nihayetinde özür dileniyor ve sevgi tesis ediliyorsa sorun olmadığı gibi,  insanlık ailesinde de o veya bu nedenle gerçekleşecek ifade sataşmaları, susturulmamalı. Bunun yerine herkes o sataşmalara mahal veren davranışlarını düzeltmeye odaklanmalı ve insanlık ailesinin tekrar huzura kavuşmasına odaklanmalı.

En doğrusunu Allah bilir...





No comments:

Post a Comment