Sunday, November 6, 2016

Kaçınılmaz Başarı


Bir iş çıkışı alel acele hazırlanıp gidiyoruz, ailecek. Nereye mi? Okula. Çocukların okulunda gösteri var. Yavrucaklar hazırlanmışlar günlerce, biz veliler sevinsin diye. Onlarla beraber öğretmenleri de, yöneticileri de ekstra mesai yapmışlar, kendi ailelerine vakit ayıramamışlar. Biz veliler sevinelim diye.

Derken program başlıyor. Çocukların söyledikleri şarkılar, sene içinde farklı aktivitelerde çekilmiş fotoğraflar... Vakit güzel geçiyor. Derken, programın arasında, hem görevli çocukların dinlenmeleri hem de sonraki programlarına hazırlanmaları için ara veriliyor. Bu süreyi doldurmak için de okulun yetkililerinden biri konuşma yapmaya çıkıyor.


Alkışlarla sahneye çıkan yetkili, aynı zamanda veli de. Kendi çocuğu da o okulda okuduğu için, işine ekstra ihtimam gösteren sorumluluk sahibi biri. Uzun senelerdir okulun devam eden başarısı ve okul hakkında ifade edilen memnuniyetler de, onun bu gayretlerinin şahidi.

Konuşmanın bir yerinde saygıdeğer yetkili, öğrencilerin gerek derslerinde gerekse okul dışında girdikleri sınavlarda başarılı olmaları için ne gibi yoğun çalışmalar ve ne gibi stratejiler takip ettiklerini anlatıyor. Enine boyuna iyi çalışılmış ve alınan sonuçlarla da işe yaradığı kanıtlanmış bir yol izlediklerini anlatıyor. Kendimce bazı noktalarda eleştirilerim olsa da "o kadar kusur kadı kızında da olur" veya "zamanla onlar da hallolur" diyerek takılmıyorum. Tam o ara, yetkili ekliyor:
"Bütün bunları yapınca da başarı kaçınılmaz oluyor."
Bu cümleyi duyunca bir irkiliyorum, garipsiyorum. Geleceğe yönelik olarak bu kesinlikte bir cümlenin kullanılması doğru gelmiyor. Kafamda kırmızı alarmlar yanıp sönmeye başlıyor. Yanlış bir yönelişin erken işaretleri olarak yorumluyor ve kaygılanıyorum. Daha sonra program devam ediyor: şiir okumaları, jimnastik gösterileri.

Programı takip eden günlerde aynı konuyu düşünürken, şöyle bir yorum geliyor aklıma. "Onlar, bu işi profesyonel olarak yapan insanlar. Nasıl ki sen mühendis olarak, tabiat kanunlarını kullanıp dizayn yapıyor ve -şu şu koşullarda bu alet şu şekilde çalışır- diye net konuşabiliyorsan, onlar da eğitimin kanunlarını kullanıp başarıya giden bir yol dizayn ediyorlar. Buna dayanarak da öyle konuşuyorlar." Bu vardığım sonuç, beni teskin ediyor mantıksal olarak, ama yine de kullanılan ifadelerde içime sinmeyen bir şeyler var. Ne mi?

Her zaman konuşulan ama hayatın ne kadar içine sızdığı farkedilemeyen bir hastalığın belirtilerini görmek beni rahatsız ediyor: esbabperestlik. Kendimizce yaptığımız deneyler, edindiğimiz deneyimler neticesinde ortaya çıkan kalıplar ve metodlara teslim olmamız ve böylece "başarının kaçınılmaz olması". O metodlara teslimiyetimizin bizi istediğimiz sonuca götüreceğine olan sarsılmaz inancımız ve kendimizi başarının adresi olarak görmemiz. Sorulduğu zaman, "Allah'ın koyduğu kanunlar bunlar" dememiz ve ama sürecin ne başında ne sonunda Allah'ın yakınlığını hissetmememiz. Bunun yerine halkın takdirini, sınav sonuçlarını "doğruluğun ölçüsü" olarak görmemiz.


Vaktiyle Titanik, insanoğlunun yaptığı en büyük hareket eden nesneymiş. Batırılamaz tarzı söylentiler varmış. Ve ilk çıktığı yolculukta, hiç beklenmedik bir yerde beklenmedik bir şekilde buz dağına çarparak batmış. Titanik de Allah'ın kanunlarına uyularak yapılmıştı. O'nun kanunlarına uyularak yüzdürülmüştü. Ama iki artı ikinin dört etmesine çok alışık olsak da, o aslında bizim zannettiğimiz gibi bir kanun değil. Çünkü her seferinde beklediğimiz sonuç, gerçek zamanlı olarak bize rahmet eliyle veriliyor. Kanun diye isimlendirdiğimiz kalıplar, biz istemeyi bilelim diye var. Yoksa, rahmet elini robot koluna döndürelim diye değil.


Yakın tarihe bakınca Osmanlı da yıkıldı, Titanik de battı, Hindenburg zeplini de patladı, Hitler de öldü, Sovyetler Birliği de dağıldı, Challenger ve Columbia uzay mekikleri de param parça oldu ve kaçınılmaz zannedilen başarı da kaçılmaz hapse döndü. Süpernovalar, en büyük yıldızlardan oluştuğu gibi, evrenin mikrokopyası olan dünyada da en şatafatlı sonlar, en büyüklerden ortaya çıkıyor. Ve her son, yeni başlangıçların kilometre taşı oluyor. Bizzat içinde yaşadığımız evrenin kendisinin de bir süpernova sonrası olması gibi...








No comments:

Post a Comment