Sunday, October 16, 2016

Küçük Mütefekkir (6)


Bir kediyi aç, susuz evde kilitli bırakan ve böylece ölmesine neden olan bir kadının cehenneme giden yola girdiği bildirilmiş. Acaba girdiği yolun sonunu, fütüroskopla görse yine de o yaptığını yapar mıydı?




Sahaf amcanın dükkanından eve dönerken gördüğüm kedilere bakarken aklıma geldi, bu olay. Bugünkü teknolojilerle, eskiye göre çok daha fazla iyilik imkanı var. Ama öte yandan aynı fırsatlar kötülük için de geçerli. Eskiden yapılması için uzun zaman ve bir çok insan gerektiren kötülükler bugün, teknoloji sayesinde tek bir insan tarafından bile yapılabiliyor. Bu yapılanlar arasında en ağır olanlardan birisi, insanların ruhunu öldürmek olsa gerek diye düşündüm. Niye mi?




Öncelikle bir kediyi bile öylece aç bırakmak, insanın işini bitirebiliyorsa, bir insanın aynı şekilde aç-susuz ölümüne neden olmak, çok daha ciddi olsa gerektir. Pekiyi, insanların ruhunu öldürüp onları yürüyen mezarlar haline getirmek? Onların ümitlerini söndürüp Allah'ın taktığı o tefekkür tâcını işlevsiz hale getirmek? Çürüsün diye beyinlerin kafataslarından çıkmasına engel olmak... Bunlar karşısında, Yaratan'ın  ilgisiz kalması düşünülebilir mi?




Hesap gününde "bana, terk edilesi bir şey muamelesini layık gördüler" diye hüzünle şikayetini bildirecek olan Kuran'ın, o gün gelmeden evvel mutsuzluğunu, Sahibi'ne bildirmemesi mümkün mü? İnsanları yıllarca düşünmeye çağıran irade ve tefekkür insanının "Rabb'im ben yenildim; yardım et" duasını cevapsız bırakmayan Yüce İrade, düşüncesizliğin gelenek haline gelmesi karşısında yeri-göğü birbirine katmaz mı? Bir saati bin yıl nafile ibadete denk tutulan tefekkürün, bir saat yaşatılıp bin yıl öldürülmesinin bedeli nedir?




Sağanak yağmur gibi ardı ardına gelen bu düşünceler, fütüroskobumda evvelsi gece gördüklerim nedeniyleydi. Bir türlü kafamdan atamıyordum, o görüntüleri. "Sadece olası bir gelecek senaryosu, zamanın dalgaları arasında silinip gider" diye zihnimi başka tarafa da çeviremiyordum. Her seferinde "ya olursa?" diye tekrar tekrar kafama bir çekiç iniyordu. Belki de daha önceden fütüroskobumda görünen ve sonra kaybolan o kitap, böyle yok olacaktı. Belki hiç yazılmayacaktı, belki de yazıldıktan sonra gün yüzü göremeden kaybolacaktı. Belki kitaptan füze ile çıktıktan sonra gördüğüm, uykuda olan diğer insanlar, tam da bu akıbetin habercisilerdi. Adım adım gelen bir felaketi, gözümün önüne serilen ipuçlarına rağmen anlayamamıştım. Belki halen saçmalıyordum. Ama saçmaladığımı ispat edebilecek bir vaziyet de yoktu etrafımda.




Evime gittim. Son amel olarak ne yapmış olsam iyi olurdu diye düşündüm. Hiç olmazsa, ergenliğe yeni adım atan bir genç olarak kısa hayatıma gözlerimi kapatırken, güzel bir bitiş yapabilirdim. Arkadaşlarımı aradım. Gecenin bir vaktinde fütüroskop partisi yapmaya çağırdım. İbretlik beyin fırtınaları ile sonsuzluğa yelken açalım istedim...







No comments:

Post a Comment